Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, 2024 yıl sonu enflasyon tahminini 2 puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çektiklerini ve 2025 ve 2026 tahminlerini sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde koruduklarını bildirdi.
Karahan, Merkez Bankası İdare Merkezi’nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, yılın 2. Enflasyon Raporu’nu paylaştı.
Orta vadeli tahminler oluşturulurken enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği ve ekonomi politikalarındaki eşgüdümün korunacağı bir görünümünün esas alındığını belirten Karahan, “Bu çerçevede, 2024 yıl sonu enflasyon tahminini 2 puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çektik. 2025 ve 2026 tahminlerini sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde koruduk. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5’te istikrar kazanmasını hedefliyoruz. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktaları da 2024 yılı için yüzde 34 ve 42, 2025 yılı için ise yüzde 7 ve 21’e tekabül etmektedir.” diye konuştu.
Karahan, 25 metreküp bedelsiz doğal gaz kullanımı düzenlemesinin sona ermesinin, mayısta aylık enflasyonu 0,7 puan yukarı yönlü etkileyeceğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
“Bunun yanı sıra, olumsuz baz etkisiyle enflasyon mayıs ayında zirveye ulaşacaktır. Böylece, politika iletişiminde sıklıkla vurguladığımız geçiş döneminin sonuna gelmiş olacağız. Para politikasındaki kararlı duruşumuz, yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecektir. Böylelikle, yılın geri kalanında enflasyonun istikrarlı olarak gerileyeceği dezenflasyon dönemine gireceğiz. Bu dönemde, olumlu yöndeki baz etkileri ve daha önemlisi enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün devamı etkili olacaktır. ”
Mevsimsellikten arındırılmış ortalama aylık enflasyonun yılın 3. çeyreğinde yüzde 2,5 civarına, son çeyrekte ise yüzde 1,5’in bir miktar altına gerileyeceğini öngördüklerine dikkati çeken Karahan, sıkı parasal duruşun sürdürülmesi ve hizmet enflasyonundaki katılığın zayıflamasıyla, enflasyonun ana eğiliminde gerilemenin 2025’te de devam edeceğini söyledi.
Karahan, 2024 yılı tahmin güncellemesinin nedenlerine değinerek, yılın ilk çeyreğindeki makroekonomik gelişmelerin bu konuda belirleyici olduğuna işaret etti.
Dirençli seyreden talep koşulları nedeniyle yılın ilk yarısında çıktı açığının önceki rapor öngörülerine göre daha yukarıda olacağını tahmin ettiklerini anlatan Karahan, şu değerlendirmede bulundu:
“Sıkı para politikası ve maliye politikasının eşgüdümünün katkısıyla, iç talepteki dengelenme süreci devam edecektir. Bu görünüm altında, çıktı açığı tahmini güncellememiz 2024 yılı enflasyon tahminimizi 0,4 puan artırıcı yönde etkilemiştir. Türk lirası cinsi ithalat fiyatları, gıda enflasyonu ve yönetilen yönlendirilen fiyat varsayımlarımızdan gelen toplam etkiyi eksi 0,2 puan olarak hesaplıyoruz.”
“Sıkı duruşumuzu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz”
Son dönemde, enflasyonun ana eğiliminin öngörülerden daha yüksek gerçekleştiğini belirten Karahan, şunları kaydetti:
“Sıkı para politikası duruşu ve politika eşgüdümü, başlangıç koşullarındaki bu bozulmayı kısmen telafi edecektir. Bu sayede, ana eğilimin yıl sonu enflasyonuna etkisinin 1,8 puan ile sınırlı kalacağını tahmin ediyoruz. Para politikasındaki sıkı duruşumuzu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz. Bu süreçte iki ana koşul gözeteceğiz. Birincisi, aylık enflasyonun ana eğiliminin, belirgin ve kalıcı bir düşüş göstermesidir. Bu kapsamda, ana eğilim, iç talep, ithalat ve finansal koşullara ilişkin göstergeleri yakından izliyoruz. İkincisi ise, enflasyon beklentilerinin öngörülen tahmin aralığına yakınsamasıdır. Bu çerçevede, geniş kapsamlı enflasyon beklentisi göstergelerini takip ediyoruz.”
Karahan, martta atılan adımların etkisiyle finansal koşulların önemli ölçüde sıkılaştığına dikkati çekerek, bu durumun etkisini krediler üzerinde gördüklerini bildirdi.
“Önümüzdeki dönemde bunun talebi zayıflatacağını, fiyatlama davranışlarına olumlu yansıyacağını ve dezenflasyon sürecini güçlendireceğini öngörüyoruz.” diyen Karahan, şöyle konuştu:
“Bu süreçte, maliye politikalarının katkısı ve yönetilen-yönlendirilen fiyatların eşgüdüm halinde belirlenecek olması, dezenflasyon sürecini destekleyecektir. Aylık enflasyonun ana eğiliminde, belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri, öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşumuzu sıkılaştıracağız.”
“Teknik bir ayarlama olarak faiz koridoru martta genişletildi”
Teknik bir ayarlama olarak faiz koridorunun martta genişletildiğini belirten Karahan, “Ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı parasal aktarımın etkinliğini artırmak amacıyla makroihtiyati politikaları uygulamaya devam ediyoruz. Bu kapsamda, iç talepteki dengelenmeyi desteklemek amacıyla Türk lirası ticari ve ihtiyaç kredisi büyüme sınırlarını yüzde 2’ye düşürürken, kredi büyümesine dayalı zorunlu karşılık tesisi uygulaması getirdik ve menkul kıymet tesisini kaldırdık.” dedi.
Kredi kartı azami faiz oranlarının yükseltildiğini hatırlatan Karahan, parasal aktarım mekanizmasını güçlendirdiklerini ve TL mevduatın payının artırılması için hedeflere bağlı olarak TL zorunlu karşılıklara faiz ödemesine başladıklarını anlattı.
TL mevduat payı artış hedeflerini de güncellediklerini dile getiren Karahan, “Piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde menkul kıymet tesis uygulamasını bugün itibarıyla tamamen sonlandırdık. Böylece, tahvil piyasasının işlevselliğinin artmasını, getiri eğrisinin normalleşmesini ve parasal aktarımın güçlenmesini sağladık.” diye konuştu.
Karahan, Kur Korumalı Mevduat (KKM) kur farkı ödemelerinin ve 2023 son çeyreğinde artan TCMB taraflı swap bakiyesinin yol açtığı likidite fazlasını sterilize ettiklerini belirterek, zorunlu karşılıklarda yapılan artışlarla piyasadan 1 trilyon liradan fazla likidite çektiklerini bildirdi.
Ayrıca, likidite fazlasının sterilizasyonu için aralık ayında TL depo alım ihalelerine başladıklarını söyleyen Karahan, “Sistemde ortaya çıkan geçici likidite fazlasını depo alım işlemleriyle sterilize ediyoruz. Likidite gelişmelerini yakından takip ederek, sterilizasyon araçlarını gerektiğinde etkin bir şekilde kullanacağız.” ifadesini kullandı.
Karahan, marttaki faiz artışı ve makroihtiyati düzenlemeler sonrasında ticari kredi faizinin yaklaşık 14 puan, tüketici kredisi faizinin 18 puan ve mevduat faizinin 15 puan artırıldığına dikkati çekti.
“Yabancı para mevduattan Türk lirasına geçiş hızlandı”
Kredi faizlerinin geldiği seviyenin kredi büyümesinin yavaşlamasına ve iç talebin dengelenmesine katkı vereceğini ifade eden Karahan, şu değerlendirmede bulundu:
“Türk lirası mevduat faizlerinin seviyesi ise sistemde TL mevduat payı artışını desteklemektedir. Nitekim son veriler, yabancı para mevduattan Türk lirası mevduata geçişin hızlandığına işaret etmektedir. Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçeve, mevduat faizlerinin Türk lirasına geçişi destekleyecek seviyelerde kalmasını ve tasarrufların artmasını sağlayacaktır. 2024 yılının ilk çeyreğinde artan belirsizlik algısı nedeniyle kredi talebinin hızlanması, tüketici kredi büyümesinin, kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kaynaklı artmasına neden olmuştu. Attığımız sıkılaştırıcı adımlarla, nisan ayında tüketici kredisi büyümesi zayıflayarak 2023 yılı son çeyrek ortalamasının da altına gerilemiştir.”
Karahan, ticari kredilerin de şubat ayına kadar istikrarlı seyrettiğini vurgulayarak, martta öngörülerin üstünde bir kredi talebi görülmesiyle kısa sürede ticari kredi büyümesinin güçlendiğini söyledi.
Söz konusu adımlar sonrasında TL ticari kredi büyümesinin gerilediğini dile getiren Karahan, şöyle devam etti:
“Son dönemde yabancı para kredilerin arttığını gözlemliyoruz. Şubat ve mart aylarındaki yabancı para mevduata yönelik güçlü talep, mart ayında alınan kararlarla hızlı bir şekilde ortadan kalkmıştır. Nisan ayında TL mevduat 539 milyar lira artarken, parite etkisinden arındırılmış yabancı para mevduat ve kur korumalı mevduat, sırasıyla 6,2 milyar dolar ve 19 milyar lira azalmıştır.”
“Menkul kıymet tesisinin kaldırılması da sağlıklı fiyat oluşumunu destekleyecek”
Karahan, son 8 ayda Türk lirası mevduat payının yaklaşık yüzde 32’den yüzde 44’e yükseldiğini, KKM’nin payının yüzde 26’dan yüzde 14’e gerilediğini bildirdi.
Para politikası duruşunun ve uygulanan makroihtiyati çerçevenin TL mevduata geçiş eğilimine katkı vermeye devam ettiğini belirten Karahan, “Parasal sıkılaşmayla uyumlu olarak getiri eğrisinin negatif eğimi, son rapor döneminden bu yana belirginleşmiştir. Menkul kıymet tesisinin kaldırılması da sağlıklı fiyat oluşumunu destekleyecektir. Mevcut politika bileşimi, Türkiye’ye yönelik risk algısının iyileşmesini ve risk priminin düşmesini sağlamıştır.” diye konuştu.
Karahan, artan döviz kuru oynaklığı ve rezerv görünümündeki bozulmanın mart ayındaki risk algısını zayıflattığını vurgulayarak, risk priminin yeniden 300 baz puan seviyesinin altına gerilediğini dile getirdi.
Bu gelişmelerin, Türkiye’ye yönelik portföy akımlarını desteklediğini belirten Karahan, şunları kaydetti:
“Jeopolitik risklerin yükseldiği ve küresel risk iştahının azaldığı nisan ayında gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışları gözlenirken, Türkiye’ye giriş gerçekleşmiştir. Son rapor döneminden mart ayı PPK toplantısına kadar olan süreçte rezervlerde bir düşüş yaşanmıştı. Mart toplantısında yaptığımız ilave parasal sıkılaştırma, yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına güvenini artırmış ve rezervlere olumlu yansımıştır. 22 Mart-26 Nisan döneminde yabancı para cinsi mevduat 7 milyar dolar gerilerken, rezerv yönetimi kapsamında TCMB taraflı swap bakiyesi önemli ölçüde azaltılmıştır. Bu dönemde brüt rezervler yatay seyrederken, swap hariç net rezerv 16,4 milyar dolar iyileşmiştir. Swap hariç net rezervlere bugün itibarıyla baktığımızda ise son 2 haftada 18 milyar dolarlık bir ek iyileşme görmekteyiz. Böylece, ilgili dönemde swap hariç net rezervler toplam 34 milyar dolar artmıştır.”
Karahan, dış talebe ilişkin varsayımlarını 2024 için sınırlı bir miktar yukarı yönlü güncellediklerini, 2025 yılı için ise sabit tuttuklarını bildirdi.
“Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek”
Merkez Bankasının temel amacının fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğuna işaret eden Karahan, Haziran 2023 itibarıyla güçlü parasal sıkılaşmaya gittiklerini anımsattı.
Karahan, fiyatlama davranışlarını ve enflasyon beklentilerini yakından takip ettiklerini bildirerek, “Enflasyon, hedeflerimizle uyumlu seviyelere gerileyene kadar sıkı para politikası duruşumuzu korumakta kararlıyız, enflasyon görünümünde kalıcı bozulmaya kesinlikle izin vermeyeceğimizi de vurgulamak isterim.” diye konuştu.
Küresel finansal koşulların büyümeyi baskılamaya devam ettiğini aktaran Karahan, jeopolitik gelişmeler ve sıkı para politikalarının sürdürülmesinin, küresel iktisadi faaliyetin seyri açısından öne çıkan risk faktörleri olduğunu söyledi.
Karahan, ihracat ağırlıklı küresel büyüme görünümü ve öncü göstergelerin, küresel iktisadi faaliyette daha çok hizmetler sektörü kaynaklı sınırlı iyileşmeye işaret ettiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Son dönemde ABD ekonomisinin büyüme görünümü, avro bölgesi ve diğer gelişmiş ülke ekonomilerinden olumlu ayrışmış ve ABD’de iktisadi faaliyetin görece güçlü seyrettiği görülmüştür. Küresel büyüme görünümü ve kompozisyonu, jeopolitik riskler, finansal koşullar ile arz yönlü faktörler, emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam etmektedir. Önceki rapor döneminden bu yana emtia fiyatlarında genele yayılan artışlar görülmektedir. Arz yönlü faktörlerin yanında özellikle Çin’in büyümesiyle uyumlu seyir izleyen bazı endüstriyel emtia fiyatlarındaki artışlar dikkat çekmektedir.”
Jeopolitik gerilimlerin artmasıyla değerli metal ve petrol fiyatlarının da bir önceki rapor dönemine oranla önemli miktarda yükseldiğini anlatan Karahan, enflasyonun birçok ekonomide hedeflerin üzerinde kaldığına işaret etti.
Karahan, küresel enflasyon görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının daha geç ve yavaş faiz indirimine gideceklerine yönelik beklentilerin güçlendiğini bildirerek, şunları kaydetti:
“Vadeli işlemlerin ima ettiği politika faiz patikasındaki düzleşme, FED için daha belirgin olmuştur. Bu ayrışma, küresel belirsizliği artırmakta ve gelişmekte olan ülkelerin para birimleri üzerinde de baskı yaratmaktadır. Bu çerçevede gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının da faiz indirimleri konusunda daha temkinli olacaklarını değerlendiriyoruz. Bu gelişmeler küresel risk iştahının azalmasına neden olmuş ve son dönemde gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışlarına yol açmıştır.”
“Cari dengedeki iyileşme devam edecek”
Karahan, nisan ayında kartla yapılan harcamaların reel bazda zayıfladığını, imalat sanayi firmalarının geleceğe yönelik yurt içi sipariş beklentilerinin de çeyreklik bazda gerilediğini aktararak, “Tüketim malları ithalatı, nisanda artış kaydederek bu görünümden ayrıştı. Bu çerçevede parasal sıkılaştırmanın iç talebe etkilerini çeşitli göstergeler üzerinden yakından takip etmekteyiz. İç talebe ilişkin görünüme kıyasla yurt içi üretim daha ılımlı seyir izlemektedir.” diye konuştu.
Dış ticaret dengesindeki iyileşmeye dikkati çeken Karahan, bu dengelenmenin yılın ilk çeyreğinde devam ettiğini ve cari açığın milli gelire oranının yüzde 3’ün altına gerilediğini tahmin ettiklerini söyledi.
Yılın 2. yarısında parasal aktarımın gecikmeli etkisiyle iç talepte zayıflama olacağını ve bu sayede cari dengedeki iyileşmenin devam edeceğini öngördüklerini aktaran Karahan, son 3 ayda enflasyonun öngörülerin üzerinde yüksek bir seyir izlediğine işaret etti.
Karahan, tüketici enflasyonunun nisanda yüzde 69,8 ile bir önceki raporda sundukları tahmin aralığının 0,9 puan üzerine çıktığını bildirdi.
“Konut piyasasındaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz”
Enflasyon ana eğiliminin, geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi ve ücret güncellemelerinin de etkisiyle ocakta artışa döndüğüne işaret eden Karahan, “Ana eğilim, takip eden aylarda zayıflayarak aralıktaki seviyesine dönmüş, ancak yılın ilk Enflasyon Raporu’nda öngördüğümüz patikanın üzerinde seyretmiştir.” dedi.
Karahan, gıda fiyatlarındaki güçlü artışa da dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özellikle kırmızı et fiyatları bu gelişmede öne çıkmıştır. 12 ve 24 ay sonrası enflasyon beklentileri gerilerken, yıl sonu beklentileri Enflasyon Raporu tahminlerimizin üzerinde seyretti. Öngörülerimizin aksine, yılın ilk çeyreğinde toplam talep koşulları güçlü seyretmiş, kredi kullanımında artış gerçekleşmiştir. Reel ücretlerdeki artış yurt içi talep koşullarını destekleyen bir unsur oldu. Geçmiş enflasyona endeksleme davranışı, hizmet enflasyonunda ataletin korunmasını beraberinde getirmiş, kira alt grubu bu bağlamda öne çıkmıştır. Enflasyon görünümündeki bozulmayı dikkate alarak, politika faizinde güçlü bir artış ve parasal koşullarda ek sıkılaşma yaptık.”
Son dönemde hizmetler grubundaki fiyat artışlarının, diğer gruplara göre daha güçlü olduğunu bildiren Karahan, “Sektörün emek yoğun yapısı bu gelişmeyi açıklarken, geçmiş enflasyona endeksleme davranışının etkisi, özellikle yönetilen-yönlendirilen kalemler, kira, sağlık ve eğitim hizmetleri üzerinde hissedildi. Bu hizmet kalemleri, şokların enflasyon üzerindeki etkilerinin uzun süreye yayılmasına neden oluyor. Ayrıca, başta kırmızı et olmak üzere gıda fiyatlarında süregelen yüksek artışlar da lokanta-otel fiyatlarını olumsuz etkiliyor. Bu doğrultuda, hizmet enflasyonu aylık bazda yavaşlamakla birlikte, yüksek bir seyir izliyor.” değerlendirmesini yaptı.
Karahan, küresel gelişmelerde de benzer bir eğilim gördüklerini, hizmet enflasyonundaki katılığın, gelişmiş ülkelerde manşet enflasyonun hedeflere yaklaşmasını yavaşlatan önemli bir faktör olduğunu anlattı.
Türkiye’de hizmet enflasyonundaki yüksek seyrin önemli bir bileşeninin de kiralar olduğunun altını çizen Karahan, şu ifadeleri kullandı:
“Bu doğrultuda, konut piyasasındaki gelişmeleri öncü gösterge olarak yakından takip ediyoruz. Enflasyondan korunma nedeniyle artan talep ve depremin yol açtığı arz-talep dengesizlikleri konut fiyatlarında yüksek oranlı artışlara sebep olmuştu. Söz konusu gelişmelerin etkileri, kiralara gecikmeli ve belirgin şekilde yansımakta. Parasal sıkılaştırma sonrasında ise konut fiyatlarındaki artış hızı önemli ölçüde yavaşladı. Konut fiyatlarının artış eğilimi tüketici enflasyonundaki eğilimin altında seyretmekte. TCMB bünyesinde yapılan çalışmalar, diğer unsurların yanı sıra konut fiyatları değişiminin kira enflasyonunu aynı yönde etkilediğine işaret ediyor. Konut fiyatlarındaki yavaşlamanın, ilerleyen dönemde gecikmeli olarak kira artışını sınırlayabileceğini değerlendiriyoruz.”
“Kararlarımız enflasyon beklentilerinde iyileşme sağlayacak”
Karahan, parasal sıkılaştırmanın kısa vadede mal enflasyonu üzerindeki etkisinin daha belirgin olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
“Türk lirasındaki istikrarlı seyir, finansal koşullardaki sıkılaşma ve iç talebin zayıflaması, önümüzdeki dönemde dayanıklı tüketim malları başta olmak üzere mal grubunda fiyat artışlarının yavaşlamasına neden olacak. Enflasyon beklentilerinin tahmin aralığına yakınsaması, dezenflasyon açısından kritik önemde. Enflasyonda yaşanan yukarı yönlü sürprizlerin de etkisiyle beklenti eğrisinin şubat ve martta yukarıya kaydığı gözlendi. Martta parasal sıkılaştırma sonrasında bu eğilim sona erdi. Birinci çeyrekte anket katılımcıları 3,8 puanlık yukarı yönlü enflasyon sürprizi yaşamış, ancak yıl sonu enflasyon beklentilerini 2,1 puanla daha sınırlı bir oranda güncellemiştir. Mevcut durumda, beklentiler, bir önceki Enflasyon Raporu’ndaki yıl sonu enflasyon tahminimize 3 ay gecikmeyle gelineceğine işaret etmekte. Kararlarımızın enflasyon beklentilerinde iyileşme sağlayacağını ve piyasa beklentileriyle ara hedeflerimiz arasındaki farkın kapanacağını öngörüyoruz.”
Fiyat istikrarının, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşul olduğuna dikkati çeken Karahan, “Merkez bankaları, bu unsurlara en büyük katkıyı fiyat istikrarını sağlayarak yaparlar. Bu bilinçle, TCMB olarak önemli adımlar attık. Kalıcı fiyat istikrarını sağlayana kadar sıkı para politikası duruşumuzu kararlılıkla sürdüreceğiz.” dedi.
Fatih Karahan, haziran ayından itibaren yaşanacak dezenflasyon sürecinde enflasyonu belirledikleri ara hedeflerle uyumlu şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.
“2025 yılı için dezenflasyon sürecinde destek alacağımızı düşünüyoruz”
Karahan, Merkez Bankası İdare Merkezi’nde bu yılın 2. Enflasyon Raporu’nun tanıtımı amacıyla düzenlenen bilgilendirme toplantısında, Başkan Yardımcıları Hatice Karahan ve Osman Cevdet Akçay ile soruları yanıtladı.
Talebi dengeleyerek enflasyonu düşürmek istediklerini belirten Karahan, bu noktada sıkı para politikası duruşlarının olduğunu söyledi. Bunu sözde bırakmadıklarını, aksiyonlarla da gösterdiklerini anlatan Karahan, “Bundan sonrada ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Kamu maliyesi tarafından gelecek destek de önemlidir. Eş güdüm sadece bununla sınırlı da değil. Aynı zamanda yönetilen, yönlendirilen fiyatların belirlenmesi hususu da söz konusu.” dedi.
Karahan, kamu maliyesi tarafında yapılan açıklamalara değinerek, tasarruf tedbirleri üzerinde çalışıldığını, bu konudaki gerekli detayların zamanı geldiğinde yetkili merciler tarafından açıklanacağını dile getirdi. Karahan, “2025 yılı için dezenflasyon sürecinde destek alacağımızı düşünüyoruz. Bunun da ötesinde yönetilen, yönlendirilen fiyatlar belirlenirken Merkez Bankasının enflasyon hedefi gözetilecektir.” diye konuştu.
“Enflasyonda zirveyi mayısta göreceğiz”
Mayıs ayı enflasyon tahmininin sorulması üzerine Karahan, şu yanıtı verdi:
“Enflasyonda zirveyi mayısta göreceğiz. Bu çok net. Zirvenin mayıs ayında olmasının bir sebebi geçen seneden kaynaklanan baz etkisi. Şu anki hesaplamalarımıza göre baz etkisi ve 25 metreküp altındaki ücretsiz doğal gaz kullanımının sona erecek olmasının etkisiyle, diğer fiyat gelişmelerini de göz önünde bulundurduğumuzda enflasyonda zirvenin yüzde 75-76 civarında olacağını öngörüyoruz. Mayıstan itibaren de düşmeye başlayacak.”
“Ek parasal sıkılaştırma bekleniyor mu?” sorusunu yanıtlarken Karahan, geçen yılın dördüncü çeyrek verilerine baktıklarında talep göstergelerinin sağlıklı şekilde ilerlediğini, yaz aylarında yüzde 9-9,5 seviyelerinde olan enflasyonun aralıkta yüzde 3 civarına indiğini söyledi. Karahan, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla işler yolunda gidiyordu. Sene sonu itibarıyla ihtiyatlı duruşumuzu koruyarak yüzde 36 hedefimize ulaşacağımızı düşünüyorduk. Fakat talep daha güçlü gerçekleşti, hatta tahminimizin aksine ivmelenme oldu. Şubattan itibaren sözlü yönlendirmemiz vardı. Enflasyonun görünümünde belirgin ve kalıcı bir bozulmanın öngörülmesi halinde bunu sessiz bir şekilde izlemeyeceğimizi söylüyorduk. Şubat verilerini gördüğümüzde özellikle enflasyon görünümünde ciddi bozulmaya şahit olduk. Sadece aylık enflasyonun yüksek gelmesi değil, aynı zamanda kompozisyonu da bizim tahminimizden daha kötüydü. Hizmet kaleminde yüksek artış gerçekleşmişti. Biz de martta Para Politikası Kurulu’nda (PPK) ciddi sıkılaştırma yaptık. 500 baz puan faiz artışı ve aktarımını güçlendirmek adına makroihtiyati önlemlerle destekledik. Bunun neticesinde ciddi sıkılaştırma oldu. Bunun da talebe olumlu yansıyacağını düşünüyoruz.”
İlk 4 ayda 4 puana yakın ilave enflasyon geldiğine işaret eden Karahan, “Bunu tamamen telafi etmek ek sıkılaştırmayla dahi çok kolay gözükmüyor. Yıl sonunda enflasyon yine yüzde 36 olabilir. Baz senaryo olarak ek sıkılaştırma yapılsa dahi bunun ana eğilimindeki artışı telafi edeceğini görüyoruz fakat bu 4 puanlık artışın tamamını telafi etmenin çok kolay olmadığını değerlendiriyoruz. Yapılan ayarlama tamamen bu sebepledir.” değerlendirmesinde bulundu.
Yüzde 36 enflasyon tahminin hala bandın içinde olduğunu belirten Karahan, yukarı yönlü ve aşağı yönlü risklerin olduğunu söyledi. Çeşitli gelişmelerin etkisiyle yüzde 36’nın da görülebileceğini anlatan Karahan, “İlk 4 aydaki talep koşullarına ve enflasyon ana eğilimine baktığımızda yüzde 36 hedefini baz senaryo olarak korumayı doğru bulmadık. Bundan sonra enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bozulma olması halinde ek sıkılaşma yapmaya hazırız.” şeklinde konuştu.
Karahan, Asya ziyaretiyle ilgili netleşmiş bir program olmadığını, sonbaharda bir ziyaret planladıklarını söyledi.
“Enflasyonu patikayla uyumlu şekilde düşürmek adına ne gerekiyorsa yapacağız”
Fiyatlama davranışlarında beklenen iyileşmenin gerçekleşmemesi durumunda atılacak adımların sorulması üzerine Karahan, enflasyonu patikayla uyumlu şekilde düşürmek adına ne gerekiyorsa yapacaklarını söyledi.
Karahan, güçlü seyreden iç talebe işaret ederek, “Biz para politikasında sıkılaşma yaparak talepte dengelenme öngörüyoruz. Bunun için finansal koşulları oldukça güçlü şekilde sıkılaştırdık. Bu süreç ve kararlılığımız sonucunda talebin dengeleneceğini, fiyatlama davranışının normalleşeceğini ve sonucunda enflasyonun indiğini göreceğiz.” dedi.
Bu süreçte enflasyon azaldıkça öngörülebilirlik ve tasarrufların artacağını, büyümenin daha sağlıklı bir kompozisyona kavuşacağını dile getiren Karahan, “Daha sağlıklı bir büyümenin dezenflasyonla birlikte olacağını öngörüyoruz. Biz temel olarak bize verilen görev çerçevesinde hareket ediyoruz. Bu da kalıcı şekilde fiyat istikrarını sağlamaktır. Bu doğrultuda bir plan çerçevesinde hareket ediyoruz. Enflasyonu yıl sonunda yüzde 38, seneye yüzde 14 ve 2026’da yüzde 9’a düşürerek, tek haneli seviyelere inmek ve sonra kalıcı şekilde orta vadeli hedefimiz olan yüzde 5’e ulaşmak ve orda kalmak istiyoruz. Bize verilen hedef bu.” diye konuştu.
“Son dönemde Türk lirasına ciddi talep var”
Rezerv birikimi planlarına ilişkin soruları da yanıtlayan Karahan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dönem dönem likidite fazlalıkları oluşuyor. Bunların bir kısmı kalıcı bir kısmı geçici. Kalıcı olanlara bugüne kadar zorunlu karşılık oranlarıyla müdahale ettik. Geçici olanlar için de depo ihaleleri açtık. Son dönemde Türk lirasına ciddi talep var. Bunu iyi yönetebilmek adına döviz biriktirdikçe ve rezerv pozisyonumuzu düzelttikçe swapları kapatarak gitmeye çalıştık. Fakat her dönem vadesi gelen swap bakiyesi yeterli olmayabiliyor. Dolayısıyla likidite fazlası ortaya çıkabiliyor. Bu birkaç gündür ortaya çıkan bir durum. Açık piyasa işlemlerinde yeniden borç alan konumuna geçtik birkaç gündür. Bu yüzden depo ihalelerini hemen açtık. Bu konuda çok dikkatli olmaya gayret ediyoruz. Şu an için bunun geçici olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bir süre depo ihaleleriyle devam edeceğiz. Kalıcı bir durum öngörülmesi durumunda farklı enstrümanlarımız olabilir. Gerektiğinde değerlendirmesini yapıp kullanıma alabiliriz. Likidite yönetimi önümüzdeki dönemde para politikasının aktarımı için finansal koşulların sürdürülebilmesi için oldukça önemli.”
Fatih Karahan, piyasa katılımcılarında enflasyonun düşeceğine dair olumlu bir inanç gördüklerini belirterek, hedeflerinin 3 ay gecikmeli de olsa tutturulacağını gördüklerini dile getirdi.
Hane halkının beklenti oluşumunun daha farklı gerçekleştiğini bildiren Karahan, “Piyasa katılımcıları beklenti oluştururken daha çok makro ekonomik görünüme, enflasyon verilerine ve detaylarına, para ve maliye politikası duruşuna bakıyor.” ifadesini kullandı.
Hane halkının daha çok gerçekleşen enflasyonlar üzerinden hareket ettiğine işaret eden Karahan, “Hatta gerçekleşenden de öte market alışverişi tarzı hissedilen enflasyon da olabilir. Burada kalıcı düşüş oldukça, enflasyon beklentilerinin hane halkı tarafında da toparlanacağını düşünüyorum. Bu konuda tavrımız net. Biz sıkı para politikası duruşumuzu koruduğumuz sürece, aylık enflasyonun ana eğilimi düştükçe bu hane halkına da yansıyacaktır. Oradaki beklentileri de destekleyerek dezenflasyonist ortama katkı verecektir.” değerlendirmesini yaptı.
“Enflasyonu düşürürsek rezerv pozisyonumuzda daha kolay iyileşme sağlayacağız”
Karahan, döviz alım hedeflerine ilişkin sorular üzerine, rezerv hedefleri olmadığını fakat enflasyondaki düşüş hedefine mani olmayacak şekilde rezerv pozisyonunu düzeltmek istedikleri karşılığını verdi.
“Ana hedefimiz dezenflasyon. Enflasyonu patikaya uygun şekilde düşürdüğümüzde zaten rezerv pozisyonu kalıcı şekilde düzelecek.” diyen Karahan, şöyle konuştu:
“Beklentiler düzeldiğinde tüketimdeki aşırılık ve buna bağlı olarak ithalat görünümü de düzelecek, cari açık kalıcı olarak iyileşecek. Türk lirasına olan rağbet artacak ki bunun işaretlerini görüyoruz. Enflasyonu düşürürsek zaten rezerv pozisyonumuzda daha kolay ve kalıcı iyileşme sağlayacağız. Türk lirasına talep olan dönemler, bizim için rezerv birikimi adına fırsat da oluyor. Bunu yaparken enflasyon hedefine engel olacak bir işlem yapmamaya gayret ediyoruz. Piyasa koşullarını bozmayacak şekilde döviz alımı yaparak rezerv pozisyonumuzu düzeltmeye gayret ediyoruz. Orta ve uzun vadede enflasyonu kalıcı şekilde düşürebilirsek rezerv pozisyonumuz da sağlıklı ve kalıcı şekilde düzelecektir.”
“Esas amacımız dezenflasyon”
Türk lirasının değeri konusunda Bankanın duruşunun sorulması üzerine Karahan, kur hedeflerinin olmadığını söyledi.
Karahan, kurun serbest piyasa koşullarında, arz-talep dengesiyle oluştuğuna dikkati çekerek, bu doğrultuda dönem dönem dövize, dönem dönem de Türk lirasına talebin artabileceğine dikkati çekti.
Esas amaçlarının dezenflasyon olduğuna işaret eden Karahan, “Bunu sıkı para politikası duruşuyla, talepteki dengelenme üzerinden yapmak istiyoruz.” dedi.
Karahan, sıkı para politikası duruşu çerçevesinde Türk lirasının güçlenebileceğini belirterek, faizlerin geldiği seviye ve enflasyondaki düşme ihtimali göz önünde bulundurulduğunda hem yurt içi yerleşiklerden hem de yurt dışından talebin artabileceğini bildirdi. Karahan, bu kapsamda kurun aşağı ya da yukarı yönlü hareket edebileceğini ifade etti.
Karahan, “Verilere erişimde daha fazla şeffaflık konusunda bir çabanız olacak mı? Özellikle TÜİK’in açıklamayı kestiği madde fiyatlarını yeniden yayınlanması konusunda siyasi otoriteyle ilgili bir görüşmeniz ya da talebiniz olacak mı? TCMB, KKM’lerin döviz karşılığını açıklayacak mı?” şeklindeki bir soruya ise şu yanıtı verdi:
“TÜİK’in kendi tercihidir. O konuda benim bir fikir belirtmem doğru olmaz. Biz beklenti yönetimi açısından iletişimimizi para politikası duruşu üzerinden yapıyoruz. Bu doğrultuda tahminlerimizi de oluşturuyoruz. Bunu da kamuoyuyla şeffaf bir şekilde sebepleriyle neden nereye geleceğini net bir şekilde anlatıyoruz. Enflasyon düştükçe beklentiler de olumlu yönde ilerleyecektir. Kur Korumalı Mevduatta toplam bakiye ağustos itibarıyla 140 milyar dolardı. Şu an geldiğimiz noktada 70 milyar dolar civarına indi. Burada şeffaflık olarak değerlendirebiliriz. Döviz cinsinden yararlanmayı sorun görmüyorum. Şeffaflığı artırmak adına daha detaylı veri yayımı konusunu değerlendiririz.”
“İletişimizi kurarken ihtiyatı ön plana çıkarmayı daha doğru buluyoruz”
Bir “Merkez Bankacısının görevinin endişe duymak” olduğuna ilişkin bir sözü hatırlatılan Karahan, şu değerlendirmede bulundu:
“Özellikle enflasyonun yüksek olduğu seviyelerde, her zaman ihtiyatlı duruş önemlidir. Baz senaryo… Biz bir şekilde gideceğini öngörüyoruz ama burada aşağı yönlü de yukarı yönlü de riskler var. Ama biz yukarı yönlü risklere daha çok önem veriyoruz. Katılığın umduğumuz gibi çözülmemesi halinde talepteki dengelenmenin beklediğimiz hızda olmaması halinde eğer görünümde bir bozulmaya yol açacak olursa risk açısından ilave sıkılaşma yapacağımızı söylemiştim. Ama bakış açımızda, politika duruşumuzu da değerlendirirken iletişimizi de kurarken her zaman ihtiyatı ön plana çıkarmayı daha doğru buluyoruz.”
Sosyal medyadaki “üst banknotları sayma makineleri” gibi paylaşımlar anımsatılarak, Bankanın üst banknot konusunda çalışması olup olmadığının sorulması üzerine Karahan, “Paranın kendisi ortada yokken bununla uyumlu banknot makinesi nasıl oluyor bilmiyorum ama genel olarak önemli bir soru. Üst kupür banknota ihtiyaç olup olmadığı birçok faktöre bağlı. Makro ekonomik finansal analizlere, teknik olarak yapılan değerlendirmelere göre buna karar veriyoruz. Bu kapsamda tedavüldeki kupür kompozisyonu değişimlerini de dikkate alıyoruz. Bunu dikkatle takip ediyoruz. Bu yaptığımız analizler sonucunda ihtiyaç görülürse gerekli adımları atacağız.” diye konuştu.
Swapların açılıp açılmayacağının sorulması üzerine Karahan, bu konuda yetkinin kendilerinde olmadığını, düzenleme yetkisinin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunda (BDDK) olduğunu dile getirdi.
“Birinci yapmamız gereken kalıcı bir şekilde fiyat istikrarını sağlamak”
Asgari ücret artışının enflasyona etkisinin sorulması üzerine Karahan, şunları kaydetti:
“Asgari ücret TCMB uhdesinde değil. Biz karar verici de değiliz. Görüşmelerin bir tarafı da değiliz. Dolayısıyla bir tavsiye verilmesi de söz konusu değil. Belirlediğimiz hedefler var. Bunları revize edeceksek, etmeyeceksek bu konuda tabii ki bir görüş oluşturma durumundayız. Hizmet enflasyonunda, emek yoğun bir sektör olduğu için, talebe yönelik etkisi de var ama hizmet fiyatlarının üzerinde asgari ücretin de etkisi söz konusu. Bu konuda varsayım yaptık. Varsayım yaparken daha önceden yapılan açıklamaları gösterge olarak ele aldık. Bu çerçevede de tek asgari ücret artışı olacağı dillendirildiği için bunu varsaydık. Şu anda ücretlerin yüksek enflasyondan dolayı erimesi söz konusu. Dolayısıyla bizim birinci yapmamız gereken kalıcı bir şekilde fiyat istikrarını sağlamak. Biz enflasyonu öngörülerimiz çerçevesinde düşürürsek, ki bunda kararlıyız, bu duruşumuzu zaten yaptığımız işlerle de gösteriyoruz. Bunu yapabilirsek zaten kalıcı refah artışı olacak. Bu konuda da ücretler enflasyonist olmayacak şekilde artmaya, zaten sağlıklı şekilde artmaya devam edecek. Esas başarı göstergesi aylık enflasyonu bizim öngördüğümüz çerçevede düşmesi olacak. Çünkü o sayede biz kalıcı düşüşü sağlayabiliriz.”
“Kredi kartı faizleri konusunda ek önleme ihtiyaç duyulacağını düşünmüyorum”
Güncel faiz koridoru genişliğine dair yeni bir değerlendirme düşünmediklerini ifade eden Karahan, “Para politikasının temel aracı bir hafta vadeli repo faiz oranıdır. Dolayısıyla bunu kullanmaya devam edeceğiz. Faiz koridoru gün içi oynaklığı sınırlamak için de kullanılıyor. Dönem dönem üst bandı da kullanabiliriz. Bunu bir süredir kullanıyoruz. Fakat bu bir süre sonra normale dönecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Karahan, likidite yönetimi açısından açık piyasa işlemlerinin pozitifte olmasının TCMB’nin piyasa koşullarını sıkı tutmak açısından önemli olduğunu ve bu konuda tüm önlemleri hem aktif hem de proaktif şekilde aldıklarını söyledi.
Kredi kartı faizleri konusuna ilişkin ise Karahan, sadece azami faizleri düzenlemenin yetki alanında olduğunu belirterek, bunun dışında bir hamle yapmalarının söz konusu olmadığını ifade etti.
Karahan, “Faiz konusunda yakın dönemde bir ayarlama yaptık. Şu ana kadar gelen veriler, bunun harcamaları epey bir makulleştirdiğini gösteriyor. Her türlü kredi gelişmesini yakından takip ediyoruz. Ne gerekiyorsa yaparız. Ancak şu aşamada, veriler ışığında kredi kartı faizleri konusunda ek bir önleme ihtiyaç duyulacağını düşünmüyorum.” dedi.
Karahan, ek sıkılaşmayı mart ayı sonunda yaptıklarına da dikkati çekerek, bunun finansal koşullara hızlı bir şekilde yansıdığını söyledi.
Verilerin geriden geldiğini ve araya Ramazan Bayramı tatilinin de girdiğini dile getiren Karahan, ellerindeki verilerin kredi kartı harcamalarında net bir şekilde zayıflamayı ortaya koyduğunu bildirdi.
Geçmişteki çalışmaların, talep-kredi ilişkisinin güçlü olduğunu gösterdiğini anlatan Karahan, gelecek dönemde son yapılan hamlelerin de etkili olacağını düşündüğünü söyledi.
Saha gözlemlerinden elde edilen işaretlerin, nisan ayından itibaren talepte dengelenmenin net bir şekilde başladığını gösterdiğini belirten Karahan, “Otomotiv sektöründe bu yönde gelişmeler oluyor. Ancak burada her zaman yukarı yönlü riskler vardır. Verileri yakından takip ederek, duruşumuzu gerekirse enflasyon görünümü çerçevesinde ayarlayabiliriz.”
“Son dönemde bir miktar reel değerlenme görüyoruz”
Bankanın Türk lirasının değerlenmesi konusundaki beklentisinin de sorulması üzerine Karahan, geçmişteki sıkılaşma dönemlerine bakıldığında cari açıkta hep dengelenme görüldüğünü, bu sefer de benzer bir hareketin başladığını ve bunun devam etmesini öngördüklerini söyledi.
Karahan, şunları kaydetti:
“İhracat artarken, ithalat zayıflıyor, miktar olarak da zayıflıyor. Bu da aslında beklentilerin düzelmesi kanalıyla da oluyor. Dolayısıyla başladığımızdan beri bunu görüyoruz. Haziran ayından itibaren ithalatta, diğer kalemlerde de bir azalma söz konusu. İhracatta da güçlü seyir devam ediyor. İhracat tarafına baktığımızda da esas öne çıkan kalemler verimlilik ve dış talep oluyor. Dış talep olarak en azından geçtiğimiz senelere göre daha olumlu bir durum söz konusu.”
Karahan, Türk lirası tasarrufların teşvik edilmesine ilişkin soruya da şu yanıtı verdi:
“Şu anki mevduat faizi en son bizim elimizdeki veride ortalama yüzde 67-68 civarında, 3 ay vadeli mevduattan bahsediyorum. Bu durumda çok ciddi reel getiri olduğu aşikar. Dolayısıyla zaten bunu piyasa hareketlerinden de görüyoruz. Burada sadece sözde kalmıyor, insanların çok hızlı bir şekilde yurt içi yerleşiklerin vatandaşlarımızın dövizlerini bozdurup Türk lirasına geçtiğini görüyoruz. Burada net bir pozitif getiriden kesinlikle söz edebiliriz.”
“İleriye dönük beklentilerimiz son derece olumlu”
Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay da bir soru üzerine enflasyon tahminindeki kaymanın çok önemli olmadığını, değişik senaryolarda yüzde 36 hedefinin tutturulmasının mümkün olduğunu söyledi.
Martta yaptıkları sıkılaşmanın etkisini nisanda görmeye başladıklarını anlatan Akçay, şunları kaydetti:
“Genelde etkiler 6-9 ay gecikmeyle gelir. Biz sadece politika faizini artırmadık. Yanında bazı finansal kısıtlar da getirdik. Biz biraz daha güvenli noktaya yüzde 38’e çektik ama bandın üst tarafını kesinlikle aşacağımız kanaatinde değiliz. Yüzde 42’inin içinde kalma ihtimalimizin çok yüksek olduğunu düşünüyoruz. Bizim işimiz aslında endişeleri yönetmek. İyi senaryoyu çok fazla baz alarak gitmiyoruz, sapmalarımız daha çok endişe tarafında. Sert inişin zorunlu olduğu durum vardı. Aktarım mekanizmanız zayıfsa sert iniş kaçınılmaz. Bizim uzun zamandır yapmaya çalıştığımız mekanizmayı güçlendirmek. Marttan itibaren bu mekanizmayı güçlendirdiğimiz kanaatindeyiz. İleriye dönük beklentilerimiz son derece olumlu. Bandın genişliği konusunda içimiz rahat.”
Başkan Yardımcısı Hatice Karahan da yabancı ülke merkez bankalarıyla yaptıkları para takası anlaşmalarında asıl amaçlarının ikili ticaretin güçlendirilmesi, doğrudan yatırım ve finansal işbirliklerinin artırılması olduğunu belirterek, bu anlaşmaların ilerleyen dönemde de ikili ilişkiler kapsamında belirlenerek devam edeceğini ifade etti.