Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in adadaki BM Barış Gücü’nün Faaliyetleri ve İyi Niyet Misyonuna ilişkin yayınladığı raporlara ilişkin açıklama yaptı.
Açıklamada, BM Genel Sekreteri’nin adadaki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün faaliyetlerine ilişkin 3 Ocak 2023 tarihli raporu ve Genel Sekreterin İyi Niyet Misyonunun faaliyetlerine ilişkin raporunun yayınlandığı hatırlatıldı.
Raporlama dönemi içinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün ülkede yürütmekte olduğu çalışmaların yasal bir temelde yürütülebilmesini teminen sunduğu Kuvvetlerin Statüsü Anlaşması taslağından “taslak çerçeve belgesi” olarak bahsedildiği belirtilen açıklamada, “Bu husustaülkemizin varlığını tescil edecek ve haklı taleplerimizi tatmin edecek bir uzlaşı modelinin ortaya çıkabilmesi için gerekli çalışmalar Bakanlığımız tarafından devam ettirilecek ve bu çalışmalar sonucunda Devletimiz tarafından alınacak karar kamuoyu ile paylaşılacaktır” denildi.
Açıklamada, Genel Sekreter’in, altı aylık dönem içinde adada ve ara bölgede yaşanan tüm olayları ortaya koymaya çalışmış olsa da, geçmiş raporlarda olduğu gibi Kıbrıs Türk halkı üzerinde uygulanan insanlık dışı izolasyon ve ambargoya açık olarak vurgu yapmaktan yine imtina ettiğine dikkat çekildi.
“Adanın eşit sahibi olan Kıbrıs Türk halkı üzerindeki bu çağ dışı kısıtlamaları açıkça raporlayamayan Birleşmiş Milletlerin, adadaki mevcut gerçeklerden uzak kaldığı ortadadır” denilen açıklamada, Kıbrıs Türk halkının maruz kaldığı kısıtlamalara çözüm olarak “ada-içi ticaret” gibi yanıltıcı reçetelere işaret edildiği ve Kıbrıs Türk halkının dünya ile doğrudan ticaret yapmasını engelleyici Rum politikalarına hizmet edildiği vurgulandı.
Raporlarda kullanılan ve adadaki bir tarafın devlet, diğer tarafın ise toplum olarak nitelenmesine sebep verecek ifadelerin de kabul edilemez olduğu vurgulanan açıklamada şu ifadelere yer verildi;
“Kıbrıs Rum tarafının Amerika Birleşik Devletleri ile yaptığı askeri anlaşmalara KKTC’nin verdiği tepkilerin ve Rum tarafındaki okullarda kullanılan kitaplarda yer alan olumsuz ifadelerin kaldırılmadığının raporlanması tarafımızdan not edilmektedir. Adada saf bir Rum yönetimi haline gelmiş ve meşruluğunu yitirmiş “Kıbrıs Hükümeti”ne yapılan atıf ve bu yönetimin BM Barış Gücü’nün bütçesinin üçte birini karşıladığı yönünde kullanılan ifadeler ise, Birleşmiş Milletlerin tarafsızlık ilkesine ters düşmekle kalmayıp aynı zamanda, BM’nin adadaki sorunun bir parçası haline geldiğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bunun yanısıra, Raporlarda kullanılan ve adadaki bir tarafın “Devlet” diğer tarafın ise “toplum” olarak nitelenmesine sebep verecek ifadeler tarafımızca asla kabul edilemezdir”.
Bugüne kadar Kıbrıs Türk tarafına yalnızca müzakere masasında sözde atfedilen statü eşitliğinin bir algı oyunundan ibaret olduğu da ifade edilen açıklamada, adadaki iki tarafın statüsünün uluslararası hukuk zemininde eşitlenmediği ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin müktesep hakları olan egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü kabul edilmediği sürece iki taraf arasında bir anlaşmaya varılmasının mümkün olmayacağının altı çizildi.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, Genel Sekreterin adadaki iki taraf arasında ortak bir zemin olmadığını kayda geçirerek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin adadaki mevcut gerçeklerle bağdaşmayan kararlarını gözden geçirmesine ilişkin öneri yapmasının zamanının çoktan geldiği de vurgulandı.