Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bazı çocuklarda ortaya çıkan anne yoksunluğu sendromunda çocuğun sürekli ağladığını, çocuğun yanına biri yaklaştığında annesi zannederek sustuğunu, kişi annesi değilse ağlamaya devam ettiğini belirterek, “Annesi ise kabullenir. Bu uzun zaman devam ederse anne yoksunluğu, çocukta otizme dönüşüyor. Onun için anne -çocuk ilişkisinde 2-3 yaş çok önemli.” ifadelerini kullandı.
Tarhan, Hastane tarafından paylaşılan yazılı açıklamasında bağlanma olgusunun bebeğin gelişiminde ve yaşamın ilerleyen yıllarındaki etkisi ve önemine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Bağlanma olgusunun çocuğun gelişiminde mutlaka ele alınması gerektiğini belirten Nevzat Tarhan, “Bağlanmanın nöropsikolojik boyutu var. Hormonlarda bağlanma hormonu tespit edildi.
Oksitosin hormonu, bu hormon en yüksek emziren annelerde salgılanıyor. Oksitosin hormonuyla ilgili maymunlarda deney yapılıyor. Oksitosin hormonu verilen erkek maymunlar, türlü şeylerle daha çok ilgileniyor, yavruları ile daha çok ilgileniyor, eşi ile daha çok ilgileniyor. Bağlanma ile ilgili olarak beyinde doğuştan genetik bir kodlarımız var. Bağlanma, yemek, içmek ve barınmak gibi temel bir ihtiyaç.” ifadelerini kullandı.
Bağlanmanın psikolojik ihtiyaç olarak görüldüğünü ancak nöropsikolojik bir ihtiyaç olduğunu dile getiren Tarhan, “İnsan bağlanma ihtiyacı ile doğuyor. Bebek ilk doğduğu zaman, ilk karşılaştığı şey nedir? Ciğerleri birdenbire soğuk bir hava alıyor ve korku duygusu hissediyor. Korku duygusu ile ilgili hemen sığınacak bir liman arıyor, bu da annesinin kucağı oluyor. Güvenli bağlanmanın ilk adımı oluyor. Anneye sığınıyor, annenin kokusunu alıyor, anne emziriyor ve böylece bebek rahatlıyor.” açıklamasında bulundu.
Anne ile bağlanma ilişkisinin temel güven ilişkisinin oluşmasında çok önemli bir yeri olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “İnsanın genetik kodlarında yakınlık bekleme eğilimi ve bir kişi yanında olduğunda güvende hissetme duygusu var. Bütün insanlarda var bu. Bu karşılanmadığı zaman en temel ihtiyaçlarından biri karşılanmamış oluyor.” bilgisini paylaştı.
-“Bağlanma ihtiyacı, Harlow’un deneyiyle kanıtlandı”
Bağlanma ihtiyacının yapılan bilimsel çalışmalarla da ortaya konulduğunu aktaran Tarhan, Amerikalı psikolog Harry Harlow’un gerçekleştirdiği deneye ilişkin şunları kaydetti:
“Harlow 1960’larda yürüttüğü deneyler serisi ile sevginin ve özellikle de sevginin yokluğunun ne kadar güçlü etkilerinin olduğunu gösterdi. Harlow en çok bilinen bu deneyinde, genç rhesus maymunlarına iki ayrı sahte anne verdi. Bir tanesi yumuşak bir kumaşla sarılıdır ve herhangi bir yemek vermemektedir, diğeri ise telden yapılmıştır ancak yiyecek veren bir biberon taşımaktadır. Harlow, yavru maymunları doğduklarından birkaç saat sonra gerçek annelerinden ayırır ve büyütmeleri için bu vekil annelere verir.
Deneyde bebek maymunların yemek vermediği halde yumuşak kumaştan olan anne ile telden olan anneye kıyasla daha çok zaman geçirdikleri ortaya çıkar. Sonuç olarak şöyle bir şey ortaya çıkıyor. Yavru maymunlar besin salgısı pasif olan bir maymuna bağlanabiliyor. Bu yavruların güvenli bir alana duyduğu ihtiyacı ortaya koyuyor.”
-“Annenin çocuğa güven vermesi çok önemli”
Söz konusu deneyde, yavruların korku anında güven alanı aradıklarını, gerçek olmadığı halde tüylü bir oyuncağı sığınma alanı olarak gördüklerini belirten Tarhan, burada ortaya çıkan durumun insanlarla yapılan çalışmalarda da benzer sonuçlar verdiğini ifade etti.
Çocuklarla yapılan bağlanma deneylerine de değinen Tarhan, “Anne, çocuk ve yabancı bir kişi katılıyor. Anne çocuğun yanına gidiyor, çocuğun ihtiyacını karşılıyor ve çıkıyor. Yanında yabancı bir kişi var. Anne yanındayken yabancı kişi de geliyor ve çocukla ilgileniyor. Bazen sadece o yabancı kişi geliyor, çocukla ilgileniyor. Deney sonunda çocuğun tepkilerine bakılıyor. Eğer anne ayrılırken çocuğa yine geleceğini söyleyerek ayrılırsa çocuk üzülse de kabulleniyor. Ama anne sessizce kaybolursa yani vedalaşmadan ayrılırsa çocuk daha çok kaygılı oluyor. Anne geldiği zaman çocuk anneye vuruyor hem de ağlıyor. Eğer çocukta kaçıngan bağlanma da varsa anne geldiği zaman anneye tepkisel olarak uzak ve soğuk duruyor. Annenin tavrı çocuğun tepkisini etkiliyor.” ifadelerini kullandı.
-“Dünyanın bazı ülkelerinde sadece ağlayan bebek polikliniği yapıldı”
Şu anda dünyanın bazı ülkelerinde sadece ağlayan bebek polikliniği yapıldığını aktaran Nevzat Tarhan, “Sadece ağlayan bebeklerin gelmesi için bu. Bebeklerin ağlamasının yüzde 70 – 80’inin temel sebebi tamamen anne ilgili bağlanma sorunundan kaynaklanıyor. Biz hep yaygın olarak gaz nedeniyle ya da hasta olduğu için ağladıklarını düşünüyoruz. Aslında sorun annesine duyduğu ihtiyaç. Anne sıcağıyla rahatlan bir annelik yapamıyor. Anneler de hata yapacağım diye çocuğa korku ile yaklaşıyor ya da çok yapış yapış bir ilişki yaşıyor çocukla. Böyle durumlarda temel ihtiyaçların karşılanmış olması ve bebeğin keşif davranışına çıkması lazım. Yeni oyuncaklar ile ilgilenmesi lazım. Çocuk onu yapmıyor ve korku ile yaşıyorlar.” açıklamasında bulundu.
-“Kaygılı bağlanmada çocuk anneye bağımlıdır”
Kaygılı bağlanmada çocuğun annesinin yanından hiç ayrılmak istemediğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları aktardı:
“Anne ve çocuk arasında kaygılı bağlanma varsa çocuk okula gider ama aklı evde, annededir. Sanki okul yabancı gezegen gibidir. Okul fobisi oluşur. Bu demektir ki anne aşırı koruyucu, aşırı kendine bağımlı yapmış çocuğu. Çocuk hep anneden onay arıyor, böyle durumlarda özgüven gelişmemiştir. Hep anneye sığınarak rahatlama gelişmiştir halbuki çocuk yürümeye başlaması ile beraber bireyselleşmeye de başlar. Annenin çocuğun bireyselleşmesini desteklemesi gerekir. Çocuk bir sıkıntı yaşadığında hemen anneye gidiyor, öyle rahatlıyor çocuk. Büyüdükçe kendi sıkıntısını, kendi kendine giderip, kendi kendine sakinleşmeyi öğrenmesi lazım. Bunu çocuğa öğretmek gerekiyor. Bazı anneler bunu öğretemiyorlar. O zaman güvenli bağlanma olmuyor, kaygılı bağlanma oluyor. Kararsız bağlanma da deniyor.”
Bir diğer bağlanmanın kaçıngan bağlanma olduğunu bildiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Burada çocukta anneye karşı hem sevgi var hem nefret var. Anneyi uzaktayken seviyor, yanına gelince kötü davranıyor ona. Hem seviyor hem öfke oluyor, bu kaçıngan bağlanma. Böyle durumlarda, anne ve çocuk savaşları çok olur. Genellikle küçük yaşlarda annenin iyi niyetli yaptığı şeyler vardır. Yani çocuğun temel ihtiyaçları var, onları karşılamasına rağmen duygusal ihtiyaçlarını karşılamaz, duygusal ihmal vardır. Çocuk yalnız büyümüştür, çocuk kimsenin onu sevmediğini zanneder. Bu ilerleyen yaşlarda da devam eder.” Uyarısında bulundu.
-“Anne yoksunluğu otizme dönüşebilir”
Bazı çocuklarda ortaya çıkan anne yoksunluğu sendromunda çocuğun sürekli ağladığını, çocuğun yanına biri yaklaştığında annesi zannederek sustuğunu, kişi annesi değilse ağlamaya devam ettiğini belirten Tarhan, “Annesi ise kabullenir. Bu uzun zaman devam ederse anne yoksunluğu, çocukta otizme dönüşüyor. Onun için anne -çocuk ilişkisinde 2-3 yaş çok önemli. Anne veya anne yerine geçen kişilerle çocuk arasında kalıcı, tutarlı ve devamlı ilişki gerekiyor. Kaçıngan bağlanmaya neden olan bazı anneler tutarsız davranırlar. Sabah çocuğu şapur şupur öperler. Öğleden sonra seni niye doğurdum diye azarlarlar. Çocuk böyle olunca seviliyor mu, sevilmiyor mu anlayamaz, duygu durum bozukluğu olan kişilikler gelişir. Bu öğrenilen bir davranıştır.” açıklamasını yaptı.
– Bağlanma sorunlarına en çok parçalanmış ailelerde rastlanıyor
Bağlanma ihtiyacının biyolojik olduğunu, bağlanma davranışının kültürel ve öğrenme ile olduğunu bildiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şu ifadeleri kullandı:
“Onun için aile çok önemlidir. Bağlanma sorunlarına en çok parçalanmış ailelerde rastlıyoruz. Anne ve baba çocuğun iyiliği için bir araya gelirler. Çocuk bunu görünce bağlanma ile ilgili korkusu gider. Çocuğun gülüp rahatlayabilmesi, bu bağlanma ihtiyacının karşılandığını gösterir. Mesela anne sabah işe giderken sabah çocuğun başını okşayarak ‘İşe gidiyorum ama akşam geleceğim’ diyecek ve gelecek sözünü tutacak. Eğer hiçbir şey söylemeden bakıcıya bırakıp sessizce giderse çocukta bu durum kaygılı bağlanmaya dönüşüyor ve anneye güven zayıflıyor. Onun için kararlı, tutarlı ve devamlı ilişki bağlanmanın temelidir yani sihirli kavramıdır aslında.”