Meclis’te bütçe maratonu

0
107

Meclis Genel Kurulu’nda, bugün görüşülmeye başlanan Ekonomi Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nde 35 milyar 850 milyon TL olarak onaylanan 2023 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı’nın 1. Maddesi okunarak, oy çokluğuyla kabul edildi.
Genel Kurul’da daha sonra Danışma Kurulu’nun Genel Kurul’un 28-29 Aralık birleşimlerinin ertelenmesi ve bir sonraki birleşimin 2 Ocak’ta devam edilmesine karar verdiği milletvekillerinin bilgisine getirilerek, karar oy birliğiyle kabul edildi.

Genel Kurul, bugünkü çalışmalarını tamamlandı.

Meclis Genel Kurulu’nda Maliye Bakanı Alişan Şan’ın sunuş konuşması sonrasında, rapor ve tasarının bütünü üzerindeki görüşmelere geçildi.

Toros

Bakan Şan’ın sunuş konuşmasından söz alan CTP Milletvekili Fikri Toros, 25 Aralık Yerel seçimlerinde seçilen herkese görevlerinde başarılar diledi.

CTP Milletvekili Fikri Toros, toplam ödeneği 35 milyar 850 milyon TL olan 2023 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı, komite aşamasında kendilerinin de katkıları ve desteğiyle Doğu Akdeniz Üniversitesi için ayrılan kaleme yapılan 10 milyon TL artışla toplam 35 Milyar 860 milyon TL olarak Meclis Genel Kuruluna sevk edildiğini söyledi.

Ana muhalefet konumunda olan Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak, komite aşamasında Bütçe Yasa Tasarısı’nın içeriğine ilişkin eleştirilerimizi yaparken, Mali sıkıntılarımıza çözüm üretmek için öngörülen bütçe rakamlarının neden yeterli olmadıklarını argümanlarıyla ortaya koyduklarını söyleyen Toros, ayrıca, yapıcı muhalefet ilkelerine bağlı kalarak, küresel enerji ve gıda krizinin yanı sıra Türk Lirasına bağımlılığın bir sonucu olan aşırı enflasyon karşısında yoksullaşmanın önlenmesine ve finansal sağlığımızın iyileştirilmesine dair çözümler önermeye devam ettiklerini söyledi.

Bütçe olgusunun sadece rakamlardan ibaret olmadığını, esasen bir performans öngören nitelikte olması gerektiğini anlattıklarını ifade eden Toros, CTP olarak demokrasi, insan hakları ve yoksullukla mücadelede, adil gelir dağılımı olgularıyla özdeşleşmiş tüm evrensel değerlere dair ciddi hassasiyetleri olduğunu vurguladı.
Toros, önümüzdeki dönemde gelecek nesillerin kendilerini güvende hissedecekleri koşulların yaratılması amacıyla, her alana olduğu gibi mali alanlara da çağdaş, bilimsel ve gerçekçi politikalarla yön vermeye devam edeceklerini kaydetti.

Kıbrıs’ın kuzeyinde fert başına düşen yıllık ortalama gelirin takriben 11 bin Dolara düştüğüne işaret eden Fikri Toros, şöyle devam etti:
“Ada’da devam eden siyasi belirsizlik, Kuzey’de hükümetlerin sık aralıklarla değişmesi nedeniyle artan istikrarsızlık, mülkiyet sorununda ve bürokraside devam eden sıkıntıların yatırım ortamı üzerindeki olumsuz etkileri, sürekli dalgalanan ve değer kaybeden bir para birimi kullanmanın yarattığı aşırı enflasyonist ortam, dış pazarlara ve finansmana erişimle ilgili zorlukların ticaret ve sanayi alanlarımız önünde teşkil ettiği engeller ve kamu giderlerinin bütçe üzerindeki oransal ağırlığı, özel sektör yapımızı potansiyelin hayli gerisinde bırakmaktadır.
Kamuya bağlı olmak yerine, hizmet ve üretim odaklı büyümek ve kalıcı istihdam yaratmak isteyen özel sektör, kontrolumuz ötesi bir enflasyon canavarı, istikrarsızlık ve daralmanın domine ettiği koşullar altında, finansal sağlığını korumakta zorlanmaktadır.”
Kıbrıs Türk ekonomisinin bugün geldiği noktanın başlıca sorumlusu 59 yıldan bu yana devam eden ve ivedilikle çözümlenmeye muhtaç olan Kıbrıs sorunu nedeniyle, uluslararası toplum ve hukuktan tecrit edilmiş olmak ve yaptırımlara maruz bırakılmaktan kaynaklanan sınırlamalar olduğunu ifade eden Toros, Kıbrıs’ın bir bütün olarak tam teşekküllü bir Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen, AB hukuku, Avrupa Ekonomik Bölge, tek pazar ve Euro Bölgesi dışında bırakılmasıyla ilgili olduğuna dikkat çekti.

Toros, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kıbrıs barış tesisi sürecini terk ederek Kıbrıs Türk halkını dünyadan tecrit edilmişliğe mahkum eden sözde “yeni siyaset”, sosyo-kültürel, ekonomik ve mali sıkıntılarımızın başlıca sorumlusu olduğu; bunun oluşturduğu siyasi koşullarda, Kıbrıs’ın kuzeyinde sağlıklı bir ekonomik yapı ve halkın layık olduğu refahın oluşamadığı, tartışmaya açık olmayan gerçeklerdir” dedi.
Devlet yönetiminde plan ve programın önemini fark edememiş olan hükümetlerin, kamuya ve dış yardımlara bağımlı bir ekonomik yapıya neden olduğunu söyleyen Fikri Toros, bu bağımlılığın gittikçe artan bir kırılganlık ve geleceğe dair güvensizlik yarattığını kaydetti.
Bunun atıl sermayenin üretime dönüşmesi ile oluşabilecek istikrarlı bir kalkınmanın önündeki en büyük engel olduğunu ifade eden Toros, TL kullanımın yarattığı sıkıntılara işaret etti.
Hükümetin sadece Türkiye’nin mali yardımıyla ayakta durulabileceği ve hatta refah içinde yaşanabileceğine inandığını söyleyen Toros, ekonomik ve mali yapıyı doğrudan etkileyen TL’yle para ve faiz politikaları zemininde herhangi bir planlama ve/veya uygulama yapılmasının mümkün olmadığını savundu.
Toros, “Mevcut siyasi koşullar devam ettiği müddetçe Türk Lirası kullanmak durumunda olsak da, Avrupa Komisyonundan mali ve teknik destek alarak Euro bölgesine entegre olabileceğimiz güne kadar olan sürede ön hazırlık sürecinin başlatılması, böylece alım gücünün ve sermaye yapılarının korunması, ve bütçenin öngörülebilirliği açılarından şarttır ve kaçınılmazdır” dedi.

Ticaretimizin ithalat yoğunluklu olması nedeniyle, sürekli olarak çarpan etkisiyle enflasyon ithal eder durumda olunduğunu anlatan Toros, şöyle konuştu:
“Bu nev-i şahsına münhasır durum nedeniyle, ekonomimizin üzerine yaslanabileceği, ve plan-program yapabileceği yegane enstrüman maliye politikalarıdır.
Maliye politikaları, kendi çerçevesi içerisinde belirlenen araçlarla ekonomi yönetimine imkan sağlayabilmektedir. Ayrıca makro-ekonomik hedeflere ulaşılabilmesini sağlayabilmektedir. Uzun bir süreden bu yana devam eden yönetim zaafiyeti ve istikrarsızlık nedeniyle yürürlükte olan herhangi bir Ekonomi programı olmamıştır. Bu da, özellikle para politikası olamayan ülkemizde çok büyük bir boşluk yaratmıştır. Bu boşluk, ülke ekonomisini hedeflenen rotadan saptırmakta, ve kontrol dışı bir yöne savurmaktadır.

Birçok kez tanık olduğumuz üzere, bütçe açıklarını ve harcamaları finanse etmek için Devlet iç borçlanmaya yönelmektedir. Borçlanmanın önde gelen kuralları arasında, finansal yapı üzerinde aşırı baskı oluşturmaktan kaçınmak yer almaktadır.”
Toros, gelirlerin arttırılması ve mali disiplin elde edilebildiği kadar harcama yapılması, borçlanma ihtiyacını asgariye indirme, hatta ortadan kaldırma noktasında zaruri olduğunu belirterek, halen mevzuat dışında olan ve dolayısıyla vergilendirilemeyen ekonomik faaliyetlere ilişkin yasal düzenlemelerin daha fazla geç kalmadan yapılması gerektiğini vurguladı.
Toros, bu bağlamda Elektronik Şans Oyunları, Crypto ve kaldıraçlı Forex işlemleri yasaları ivedilikle Meclise gönderilmesi gerektiğini vurgulayarak, mali disiplini bir ekonomik hedef olarak değil, sağlıklı bir mali yapı ve makroekonomik denge odaklı hedeflere ulaşabilmek için bir Maastricht kriteri olarak algılamak gerektiğine dikkat çekti.

2023 mali yılı bütçe yasa tasarısının istikrar sunmak yerine, ekonomiyi daha da daraltacak, sabit ve dar gelirli çalışanları daha da fakirleştirecek, işletmelerin finansal sağlığını daha da sekteye uğratacak ve yatırımcıyı ürkütecek öngörülerle karşımızda durduğunu anlatan Toros, şöyle devam etti:
“2023 yılı bütçesi, 2022 yılı ek bütçesine göre yüzde 91.61 oranında arttırılarak hazırlanmıştır. Hayat pahalılığı oranı ise yılın ilk döneminde 34.54%, ikinci döneminde ise 25% olmak üzere toplamda sadece 59.54% olarak öngörülmüştür. Mevcut trend doğrultusunda gerçekleşmesi muhtemel enflasyon karşısında bunun yeterli olmayacağı ve halkın fakirleşmeye devam edecek olması endişelerimin en büyüğüdür.
2023 Bütçe yasa tasarısında, yerel gelirlerden ve dış kaynaklı yardımlardan oluşan toplam bütçe gelirleri 32 milyar 800 milyon TL, bütçe giderleri ise toplam 35 milyar 860 milyon TL olarak öngörülmektedir. Bu da 3 milyar 60 milyon TL bütçe açığı öngörüldüğü anlamına gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti hibe ve kredilerinin oluşturduğu toplam 8 milyar TL kaynağın aktarılmasında olası sıkıntıların yaşanması halinde, bu açık o nisbette artmaya devam edecektir. Borçlanma limitleri de bütçe açığına göre belirlendiği için, kamu maliyesini zorlamaya devam edecektir.

Bütçede personel giderlerine yaklaşık 11 milyar 614 milyon 144 bin, Cari transferlere yaklaşık 15 milyar 416 milyon 602 bin ve sosyal güvenlik kurumlarına ödenen devlet primleri giderlerine de yaklaşık 748 milyon 606 bin TL ayrılmıştır. Bir başka deyişle, toplamda takriben 27 milyar 780 milyon TL ile bütçenin takriben %77’si personel giderleri, maaşlar, emekli maaşları ve sosyal güvenlik kalemlerine harcanmaktadır.”
Toros, bütçede yer alan bu rakamlardan hareketle, mahalli gelirlerimizle cari harcamalarımızı karşılayamaz durumda olduğunun net bir şekilde ortaya çıktığına dikkat çekerek, ulaşılması gereken ilk hedefin, kendi kendine yeten bir yapıya, yani mahalli gelirlerle cari giderleri karşılayabilir duruma erişmek olması gerektiğini vurguladı.

Toros, “Bu gerekliliğe rağmen, ek mesailer için ayrılan harcama 2022 yılında 254 milyon TL iken, Aralık 2022 itibarıyla takriben 565 milyon TL olarak gerçekleşeceği bildirilmiştir. 2023 yılında ise bu kalem için toplam TL 700 milyon ayrılmıştır. Bu da tasarruf ve kaynakların rasyonel kullanımı ilkelerine aykırıdır” dedi.
Bütçe finansmanını oluşturan gelirler konusunda da değerlendirmelerden bulunan Fikri Toros, şöyle devam etti:
bu yıl, “TC kaynaklı hibe ve krediler, yerel gelirlerin takriben yüzde 24’ünü oluşturmaktadır. TL’deki değer kaybı devam ederken, enflasyonun önlenmesine, eriyen alım gücünün korunmasına, yatırımlara ve reel sektörün kalkınmasına yönelik ayrılan desteğin, çok daha orantılı miktarlarda olması önemli bir gereksinimdir.
2022 yılında gerçekleşene kıyasla devasa bir oranda yükselen bütçe açığı öngörüsü, iç kaynaklarla karşılanmaya çalışılmakta, ancak dış yardımların gerçekleşmesinde sıkıntı yaşanması nedeniyle zorlanmaktadır.

Bu yüzden, kayıt dışılığın önlenmesine yönelik çalışmaların daha da etkinleştirilmesi şarttır. Ayrıca, Güney’den gelen tüketim talebinin artarak devam etmesi için mevcut geçişler kolaylaştırılmalı ve yeni geçiş noktaları açılmalıdır”
Bu kriz ortamında, hane halkını ve işletmeleri daha da zora sokacak vergi zamları ve/veya yeni vergilerin amaca hizmet etmeyeceğine dikkat çeken Toros, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2023 Bütçesini incelediğim zaman, hayat pahalılığı ödeneği olarak ayrılan bütçenin halkın alım gücünü koruyamayacağı için, maalesef halkımız fakirleşmeye ve ona paralel olarak piyasadaki talep de düşmeye devam edecektir.

2023 yılında ekonomide bu sıkıntıların devam etmesini istemiyorsak, KOBİlere ve esnafa özel, can suyu niteliğinde hibe desteği sağlanmalıdır. Devlet de, yukarıda detaylandırdığım eylemlerle ekonomik büyümeye ivme kazandırmalı ve ekonomik çarkları hızlandırarak reel sektörde gelirlerin normalleşmesini sağlamalıdır.
Yerel Yönetimlerin kendi öz gelirlerini arttırmaları ve kendi kendilerine yeten duruma gelmeleri gerekmektedir. Devlet katkı payları, birçok belediyenin giderlerine yetmemektedir. Çünkü, birçok belediyenin borçları ve gereğinden fazla istihdam yükü bulunmaktadır.
Döviz kurları ve enflasyon artışı ile gittikçe yoksullaşan kamu çalışanları, emekliler, asgari ücretliler, sosyal yardım ve engelli maaşı alanlara, 2023’de gerçek hayat pahalılığı oranında maaş artışları yapılmalı ve hayatı ucuzlatmak için gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır.”
Fikri Toros, 2023 mali yılı bütçe yasa tasarısının sürdürülebilir bir kamu finansman dengesi kurabileceğine; kayıt dışılığa karşı etkili eylemler, teşviklere ilişkin köklü reformlar ve dış yardımların yasal zemini olan protokollerin proje bazlı olacak şekilde reforme edileceğine dair umudu olmadığını ifade etti.
Toros, “Hükümetin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınma programı ile gelir arttırıcı yasaların olanak sağlayabileceği bir disiplin oluşturacağına; ve kamu kaynaklarını daha verimli kullanacağına dair ciddi zaafiyetleri olduğunu değerlendirmekteyim. Bu durum ve verilerin, refahın daha da azalmasına yol açacağını değerlendirmekle birlikte, samimiyetle yanılmayı umuyorum. Maalesef öyle görünüyor ki 2023, 2022’deki zorlukların daha çetin olacağı bir yıl olacaktır” dedi.

-Şan
Maliye Bakanı Alişan Şan Toros’a cevaben yaptığı konuşmada, Toros’un dikkat çektiği tüm noktaları dikkatle dinleyerek, gerekli notları aldığını söyledi.
Kayıt dışılıkla mücadelenin önemine işaret eden Bakan Şan, kayıt dışılığın ülkenin en önemli sorunlarından biri olduğunu, bununla mücadelenin bir devlet politikası olması gerektiğini ifade etti.
Bakan Şan, kayıt dışılığın sadece gelirleri gizlemek değil, bir takım veri ve bilgilerin doğru düzgün çıkmamasına da sebep olduğuna dikkat çekerek, kayıt dışılıkla mücadeleyi çok önemsediğini ve ciddi çalışmalar yapılacağını söyledi.
Bakan Şan, gelir arttırıcı yöntemler konusunda da bir takım çalışmaları olduğunu anlatarak, bu çalışmalarla bütçe açığını minimize etmek konusunda çalışmalarının devam edeceğini kaydetti.

Genel Kurul’da daha tasarının madde madde görüşülmesine geçilerek, tasarının 1. Maddesi okunarak oy çokluğuyla kabul edildi.
Genel Kurul’da daha sonra Meclis Danışma Kurulu’nun, Genel Kurul’un gelecek birleşimine ilişkin 27 Aralık 22 tarihli kararı milletvekillerinin bilgisine getirildi.
Danışma Kurulu’nun Genel Kurul’un 28-29 Aralık birleşimlerinin ertelenmesi ve bir sonraki birleşimin 2 Ocak’ta devam edilmesine karar verdiği milletvekillerinin bilgisine getirilerek, karar oy birliğiyle kabul edildi.
Genel Kurul’un 2 Ocak tarihindeki birleşiminde, tasarının 2. Maddesi okutularak, kurumsal bütçelerin görüşülmesine geçilecek.
Genel Kurul’un 2 Ocak tarihindeki birleşiminde, Cumhurbaşkanlığı, Cumhuriyet Meclisi, Başbakanlık, Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı bütçeleri ele alınacak.
Genel Kurul, bugünkü çalışmalarını tamamlandı.

NO COMMENTS